Aha buraya yazıyorum, demedi demeyin;
Bu ihale çok kişinin başını yakacak.
Yanlışı olanın, adalet önünde hesap vermesi için elimden geleni yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.
Elimden ne mi gelir?
Yazmak gelir, yazıyorum.
O zaman herkes yazdıklarımı iyi okusun!
Bir ihalenin “Açık” yapılması o ihalede şaibe olmayacağı anlamına gelmediğini hepimiz biliyoruz.
Dolayısıyla “E zaten açık ihaledir herkes giriyor” cümlesiyle başlayan bir savunma da her zaman geçerli değildir.
Açık ihalelerde ayarlama yapılırken şartlar ayarlama yapılan firma lehine zorlaştırılır, özgünleştirilir, bazen saçma sapan bir hale getirilir.
Mevzuat buna bir ölçüde müsade ediyor, kaldı ki bilmem kaç kez ırzına geçilen ilgili yasa zaten zaten işin şeyi olmuş...
Şartnameler hazırlanırken belli maddelerle, bazen özel koşullarla herkesin giremeyeceği, girebilsede elemenin kolay olacağı hale getirilir.
Falan, filan... Uzatmayalım bunu.
Bizim işte, yani Bitlis İl Sağlık Müdürlüğü’nün 36 aylık yemek ihalesinde ne yapıldı?
Şartnameye çok basit, ilk etapta göze çarpmayan ama işin rengini belli eden iki madde konuldu.
Birincisi benzer iş ile ilgili madde, hastane iş bitirmesi istenmiş, rekabet oluşmasını sağlar mı sağlamaz mı, gerekli mi gereksiz mi tartışılır.
Hastane iş bitirmesi bence çok önemli bir kriter değil zira yemek dünyanın her yerinde yemektir.
Evet hastane yemeği, şantiye yemeği ile belki aynı değildir fakat çok önemli bir gereklilik olmadığı gibi olmasına amenna diyelim de,
Lakin yerelde bir çok rakibi eledi bu madde.
İkincisi şartnameye abartılarak yerleştirilmiş 16. Madde.
Madde klasik bir madde, hastane yemek işinde yemekler hastane mutfağında yapılır, deprem, sel vs. gibi olası bir olumsuz durumda hastane mutfağı kullanılamaz hale gelirse yüklenicinin yemeği dışardan yapıp getireceğini taahhüt etmesi istenir.
Bu kadar basit bir madde.
Bir dünya hastane yemek ihale şartnamesi inceledim, hiçbirinde bu detay bizimki kadar abartılmamış.
Hiçbir ihalede kapasite raporu istenmemiş, burda istenmiş.
İstenince ne mi oldu?
Halihazırda bu ölçekte yani günlük 2000 öğün yemek, 1000 öğün kahvaltı üretimi yapabileceğine dair kapasite raporuna sahip tesis kaç firmada var?
İhale adrese vardı mı?
Hayır yetmedi, bizim “Teknik Şartname Spor” hızını alamadı ihaleyi alacak firmada bir de nedense hiçbir hastane ihalesinde akıl edilemeyen “TSE 8985 –HYB” de olacak dedi.
Ve bu özel şartları taşıması zorunlu olan tesis aslında deprem, yangın, sel dışında kullanılmayacak.
Bu son maddenin hiçbir şekilde gerekli bir madde olmadığını, tamamen işin gideceği yeri tarif etmek için konulduğunu hepimiz biliyoruz.
Tarif ederken abartmışlar tabi, boşuna bu kadar dolandırmışlar, direk “B*** YEMEK HİZMETLERİ” yazıp bıraksalar daha az sırıtırdı. Zira bu belge “1*HYB-**07” koduyla sadece bu firmada var ve geçerlilik tarihi 12 Eylül 2020.
İhaleyi bu firma mı alacak? Bence hayır.
Başka bir firma alacak ve bu firmadan 36 aylık kiralama yapacak.
Bu, ihaleyi belli bir firmaya verdirmek için idarenin yaptığı güzellik diyelim ve diğer güzelliklere geçelim;
İşin siyasiler boyutunu ayrı tutuyorum, ayrıca ilgilenilmesi gereken bir durum o.
Taahhüt camiasında, birinin, diğeri yolundan çekilsin diye yaptığı güzelliğe de “çıkışma” denir.
Bu ülkede en çok normalleşen ve hatta belki de yasaldan daha çok benimsenen yasak herhalde “çıkışma” denilen, benim “yatay rüşvet” dediğim olaydır.
Şimdi denilecek ki madem ki ihale adrese teslim, o zaman niçin birilerine çıkışma verilsin ki?
İş kırımsız alınsın, itirazla süre uzamasın vs. diye verilir.
Nasıl mı?
Burda da “çıkışmacı” dediğimiz meslek grubu devreye giriyor.
Eskiden dosyayı kapan, bi takım elbise giyer, eline evrak çantası alır ihale günü gelir ortalıkta dolanır, iyi hava yaratırsa işin peşinde olan esas elemandan üç beş kuruş alır giderdi.
Burda da durum biraz daha farklı olsa da aşağı yukarı böyle.
Örneğin olaki ihaleye girmeye yeterliliği olan bir firma gelir de, düşük fiyat atarsa, sıkıntı olur.
Bunun önüne geçmenin yolu da “çıkışma”dan geçer.
“Çıkışma” da ne yazık ki tam olarak TCK md.235/d’de tarif edildiği şekliyle “İhale şartlarını veya fiyatını etkilemek için anlaşma yapma” tanımıyla “İhaleye Fesat Karıştırma” suçunu oluşturur.
Bu suç da başta ihalenin iptali olmak üzere bir dizi şeyi beraberinde getirir.
Peki ben bunu şimdi niye anlatıyorum?
İsimleri, perde arkasında iş çevirenleri de daha sonra, iddia ettiklerim gerçekleştikten sonra ayrıntılı bir şekilde yazacağım elbette.
Bu iş yüksek rakamlı bir iş.
Rekabet koşullarının oluşarak, kırımlı gitmesi ve kamunun zarara uğramamasını isterim.
Zira böyle bir dönemde, her anlamda darboğazdan geçilen bir zamanda kamunun zarara uğramasını istemem her vicdanlı insan gibi.
Elimdeki bilgiler kesinlikle ihaleyi iptal ettirecek düzeyde bilgiler olabilir ancak bazı bilgiler haber kaynaklarının paylaşılmasına izin verdiği zamanda ve şekilde paylaşılabilir.
Şöyle bir durum gelişti ne yazık ki;
Bana verilen bazı kayıtlar off the record şartıyla verildi.
Durumun vehametini biliyorum ancak yayınlamama sözü verdim, meslek etiği de bağlayıcıdır bu konuda.
Yayınlamama sözü verdim fakat söze, olası bir soruşturma durumunda dosyaya sunma şerhi de düştüm.
Yani özetle, ihale iptal edilip rekabet koşulları kamu lehine oluşacak şekilde yenilenmedi, bugün ihale var. İhaleye girecek firmalardan herhangi biri KİK’e itiraz ederse ya da başka bir soruşturma açılırsa, dosyaya, ifşa edilmemesi şartıyla –ki ilkesel olarak her soruşturma gizlidir ifşa edilemez- ihaleyi iptal edebilecek verileri sunabilirim.
Bir vatandaş olarak ben de suç duyurusunda bulunup, soruşturulmasını isteyebilirim fakat ben bir gazeteci olarak yazarım, res’en soruşturulmasını beklerim, prensip olarak suç duyurusunda bulunmam.
Benden şimdilik bu kadar...
işi çevirenlerin isimlerini de yazsana kardeşim