Bu kılıfına uydurulmuş, sıradan bir yolsuzluğun haberidir.
Yolsuzluğu yapan isim DEM Partili Tatvan Belediye Eş Başkanı Mümin Erol.
Belediyeye ait işyerini baldızına peşkeş çekmiş.
Hikaye şöyle;
Tatvan'da belediyeye ait Yaşam AVM adlı bir alışveriş merkezi var, oradaki işyerlerinin kiralanması ilgili mevzuat çerçevesinde belediyece yapılıyor.
AVM'nin 2. katında, işlek bir noktada, 102 metrekarelik bir işyeri var.
AKP'li belediye döneminde kiracı kirasını ödemediği gerekçesiyle boşaltılmış, bir süre boş kaldıktan sonra da Tatvan Belediyesinin kadınlara yönelik açtığı kurslarda üretilen hediyelik eşyaların satıldığı bir yere çevrilmişti.
Kursta üretim yapan kadınlar oraya da "Emek Bahçesi" adlı bir satış ofisi açmışlardı, bunu da bir dernek adı altında yapmışlardı, AKP'li Emin Geylani'nin kız kardeşi de hem kursta hocalık yapıyor hem dernekte yöneticilik ya da aktif üyelik yapıyordu.
Mümin Erol seçimden önce sürekli olarak "Emin Geylani AVM'de çok değerli bir işyerini kendi kız kardeşine peşkeş çekmiş, kazanınca bu yolsuzluğa da son vereceğiz" diyordu.
Dediğini yaptı.
Önceki belediye başkanının kız kardeşini çıkarıp, işyerini kendi baldızına verdi.
Aynı AVM'de küçük bir işyeri olan baldızı seçimden hemen sonraki günün sabahı o işyerine kendi pankartını asmış ancak tepkiler üzerine kaldırmıştı.
Daha sonra talep eden herkesi farklı bahanelerle geri çevirdiler, çok fazla talep olmasına rağmen kimseye vermediler.
Zorunlu olduğu için 11 Haziran günü açık ihale yapıldı.
Ancak açık olmasına, çok daha yüksek kira vermeye hazır birçok talipli olmasına rağmen ihaleye sadece Mümin Erol'un baldızı girdi ve 12 bin lira gibi küçük bir rakamla işyeri 5 yıllığına kiraya verilmiş oldu.
Bununla da bitmedi.
Baldızın önceki işyerinin de normalde boşaltılması gerekiyordu ancak boşaltılmadı ve kiralamak isteyen herkesten hava parası isteniyor.
Hava parasını da bazı taliplilere, bizzat Mümin Erol'un kendisi söylüyor.
Talep edenlere "Siz önce D. ile görüşün o ne istiyorsa ona göre konuşalım" diyor.
Bu minvalde cümleleri işyerini isteyenlerden birine yazdığı mesajda, iki gün önce yaptığım görüşmede, kendim gördüm.
Önceki ihaleye girmek isteyen, boşaltılması gereken işyerini kiralamak istediği için hava parası istenen bir kaç vatandaşla bizzat kendim görüştüm, hepsinin birbirinden ayrı beyanları, birbiriyle örtüşüyor.
Belediye başkanı yetkisini kullanarak, belediyeye ait işyerini baldızına peşkeş çekmiş, yetmemiş baldızının boşaltması gereken işyerini kiralamak isteyenlerden de hava parası istiyor.
İstenen meblağ yüksek olduğu ve kimse veremediği için de işyeri halen boş.
Bu işlemden bütün belediye yönetimi, meclis üyeleri falan haberdar, sokakta, kahvehane dedikodularında rahatsız olduklarını söylüyorlar ancak kimseden ses çıkmıyor.
Yine sadece bu değil, belediye yönetiminin belediye taşınmazlarına yönelik tutumu ilk günden beri çok pervasızca.
Babalarının çiftliği muamelesi yapıyorlar kente.
Mesela;
Kontrol noktasının oradaki, Siirtli vatandaşın meselesi tam bir rezillik, onu ayrıntılı bir şekilde ele almak gerekiyor, karşı tarafla görüştüm, yargı süreçleri var, ses kayıtları olduğunu, onları paylaşacağını o zamana kadar bekleyeceğini söylediği için bekliyorum ben de.
İşletme Otel'inin kiralanması ihalesi geçtiğimiz aylarda yapılacaktı, ihaleye çok sayıda kişi girecekti, talipliler gitmiş belediyede ihaleyi bekliyordu.
İhale saatinden bir kaç dakika önce ihale gerekçesiz bir şekilde iptal edildi.
Aynı yer, kirası iki katına çıkarılıp, 5 yıllık kira da peşin istenerek, yani şartları zorlaştırılarak, tekrar ihaleye çıkarıldı.
Sadece mevcutta kullananlar ihaleye girip, aldılar.
Açık ihale-kapalı teklif-açık artırma silsilesinden murat edilen en önemli şey olan "rekabet koşulları" oluşmuş bir ihale neden iptal edilir ve rekabeti zorlaştırıcı şartlar eklenerek yeniden yapılır mesela?
Diğer kiralama işleri de benzer şekillerde şaibelerle yapılıyor, yapılacak.
Neden mi böyle yapılıyor?
Çünkü belediyeyi, halkın verdiği yetkiyi halk lehine kullanarak hizmet üretilecek bir alan olarak değil, babalarının çiftliği olarak görüyorlar.
Babalarının çiftliği olmadığını da ne yazık ki benden başka kimse söylemiyor.