BİTLİS NEWS (BİTLİS) - Halkların Demokrasi Partisi (DEM Parti) Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmesinde yaptığı konuşmada ülkedeki ilaç sorunu sağlık emekçilerinin sorunlarına değindi.
Olan'ın konuşması şöyle;
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başlarında bizleri izleyen değerli halkımız; Türkiye'de ilaç ve eczacılık alanındaki sorunları yaşadığımız sorunlardan ayrı tutmak mümkün değildir. İlacın doğru zamanda ve en uygun dozda kullanılabilmesi için erişilebilir, bulunabilir, kaliteli ve alınabilir olmalıdır.
İktidar blokunun savaş politikalarıyla bütçenin büyük bir kısmını savaşa ve çatışmalara ayırması, antidemokratik uygulamalar, diğer taraftan sermayeyi önceleyen ekonomiye yönelik tercihleri, ülkeyi derin bir iktisadi krizin içine sürüklemiştir. Bu olumsuz durumdan ilaç ve eczacılık alanı da payına düşeni almaktadır. 2004 yılında yayınlanan İlaç Fiyat Kararnamesi'yle referans fiyat uygulaması, ilaçta sabit döviz kuru gibi uygulamalarla alınan sıkı tasarruf tedbirleri son yıllarda hızla yükselen döviz kurlarına istinaden özellikle piyasada ithal ilaçlarda ciddi oranlarda sıkıntıya yol açmıştır. Bulunmayan ilaçların içinde hayati önemi haiz, kanser ve kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar başta gelmektedir. "SSK hastanelerinde ilaç kuyruğunu kaldırdık." diye övünen iktidar çocuklar için en basit bir ateş düşürücü şurup için bile aileleri ellerinde reçete eczane eczane dolaşır hâle getirmişlerdir.
Eczanelerde ilaçlara erişememe sorununun en büyük nedeni, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında genel bütçeden ilaca ayrılan payın yüzde 1,6'dan günümüze geldiğimizde binde 8'lere düşürülmesidir. Bütçeden ilaca ayrılan payın azalması ve kur baskısı sonucunda son yıllarda Türkiye'de yenilikçi ilaç üretilememekte veya ithal edilememektedir. Örneğin, 2022 yılında Avrupa'da 115 çeşit yenilikçi ilaç üretimi yapılmıştır, bunun sadece 8 çeşidi Türkiye'ye getirtilebilmiştir, diğer bir neden de ilaçta 14,08 TL'ye sabitlenen avro kurudur. Bildiğiniz gibi, bugünkü güncel kur 32 TL civarındadır yani ilaçta sabitlenen kur ile bugünkü kur arasında yaklaşık 2 kat fark vardır. Bu sorunun çözülmesinin yegâne yolu giderek yabancı firmalara peşkeş çekilen yerli ilaç sanayisinin devlet tarafından desteklenerek güçlendirilmesidir. Yıllardır ülkemizde SMA'lı çocukların sorunu vardır ve ne yazık ki iktidar bu çocukların tedavisini hayırseverlerin insafına bırakmıştır. Elbette ki bu yardımları ve duyarlılığı takdirle karşılıyoruz ancak Sağlık Bakanlığının asli görevlerinden birisi olması gerekirken bu yükü hayırseverlerin omuzuna yıkarak bunu meşrulaştırmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar döneminden önce hastalar reçetelerinin sadece katkı payını ödemekteydiler ancak iktidarın uyguladığı politikalar sonucunda hasta reçetesinin büyük bir kısmını kendi cebinden öder hâle gelmiştir; muayene katkı payı, reçete katkı payı, eşdeğer ilaçtan kaynaklı fiyat farkı SGK'nin ödeme listesinde bulunmayan ilaçların bedelini ödeyerek neredeyse reçetelerin yüzde 50'sini öder hâle gelmiştir. Bugün, ülkemizde, 60 tane eczacılık fakültesi bulunmaktadır, son yirmi, yirmi beş yılda bu 8 katına çıkmıştır. İktidar, siyasi kaygılarından dolayı açtığı eczacılık fakültelerinin altyapısını ve laboratuvar altyapılarını, teknik yapılarını oluşturmadığı için ve öğretim üyelerini de taşıma sistemiyle yaptığı için ne yazık ki eğitim kalitesinde büyük bir düşme vardır. Türkiye'de bugün 47 bin eczacı mevcuttur. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun'da yapılan son düzenlemeyle Türkiye'de 3.500 kişiye bir eczane açılmaktadır. Bugün mevcut eczane sayısı 29.500 olduğuna göre artık serbest eczane açma imkânı yoktur ve dolayısıyla eczacı işsizler ordusu giderek çoğalmaktadır. Bu yığılmanın önünü alabilmek için yeni fakülteler açılmamalı, kontenjanlarda kısıntıya gidilmelidir ve değişik alanlarda eczacılara istihdam alanları açılmalıdır. Bunların en önemlisi de kamu hastanelerinde eczacı istihdamlarını açmak ki bu Türkiye'de 4 bindir, örneğin İtalya'da bunun tam 10 katı 40 bin eczacı kamu hastanelerinde istihdam edilmektedir.
Yine, hastane eczacıları ilaçların hasta yararına, güvenli, etkili ve uygun kullanımı açısından vazgeçilmez bir sağlık personelidir. 31 bin kişinin çalıştığı ilaç endüstrisinde istihdam edilen eczacıların oranı sadece yüzde 4'tür. Oysa eczacılar ilaç endüstrisinin üretim, AR-GE, ruhsatlandırma, yönetim ve pazarlama alanlarında çalışabilecek insan kaynağı profiline en uygun meslektir. Aile eczacılığının hayata geçirilmesi ve Sağlık Bakanlığının bu konuyu mutlaka gündeme alması gerekmektedir. Eczacıların mobil olarak evlerde hastaları takip etmesi, bakım hizmetleri vermesi, hastalarla diyalog kurmaları hastanın ilacını doğru zamanda ve uygun dozda almasını sağlayarak ilaçta ciddi anlamda da bir tasarrufa gidilebilir. Dünyanın farklı ülkelerinde uzman eczacılık istihdam alanları mevcuttur, bunlardan bazıları şunlardır: Ayakta tedavi eczacılığı, yoğun bakımı eczacılığı, nükleer eczacılık, pediatri eczacılığı gibi eczacı istihdamı alanları mevcuttur, Türkiye'de de pekâlâ bu yapılabilir. Sağlık Bakanlığı 2024 bütçesinin Türkiye halklarını, sağlık emekçilerini, sağlığı koruyacak, geliştirecek ve hastaların sorunsuzca tedavi olabileceği sağlık ortamını yaratabilecek amaçlara sahip olmadığı açıkça ortadadır. İktidar, bu sağlık bütçesiyle toplum sağlığını esas almayarak sağlık alanını sermayenin insafına terk edeceğinin taahhüdünü vermiştir.
Değerli milletvekilleri, son zamanlarda Türkiye genelinde hastane yemeklerinin sağlıksız ve yetersiz olduğu, çoğu zaman yemeklerden böcekler çıktığı, hastanelerdeki yetersiz, sağlıksız beslenme sorunu ve besleyici özelliğini kaybetmiş gıdaların -Sayın Bakanım, bu Bitlis Devlet Hastanesi yemekhanesinde çıkan yemekler ve içlerindeki böceklerdir- tüketilmesi kamuoyunun gündemine gelmiştir. Çalışanlar defalarca yetkili birimlere seslerini duyurmaya çalışsalar da başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere yetkililer soruna kayıtsız kalmışlardır. En son, Bitlis Devlet Hastanesindeki sağlık emekçileri yemek boykotuyla seslerini duyurmaya çalıştılar ancak iktidar bu isteği duymazdan geldi. İktidar, istediği kadar İHA'larla ve SİHA'larla övünsün. Bu çağda içinden böceklerin çıktığı yemekleri hayatımızı teslim ettiğimiz sağlık çalışanlarına bu şekilde veriyorsa bu da iktidarın sağlık çalışanlarına ve emekçilere verdiği değerin bir göstergesidir. Aynı zamanda, iktidarın da bir ayıbıdır.
Aynı şekilde, sağlık çalışanlarına verilen giyim yardımıyla bütçenin emekçinin ve halkın bütçesi olmadığı sermayenin ve iktidarın bütçesi olduğunun kanıtıdır. Burada gördüğünüz gibi, hemşirelere verilen 350 lirayla 1 forma, 1 sabo terlik, 2 çorap alınmasını istiyorlar. Aynı şekilde, tıbbi sekreterler için ise 2 forma, 1 çorap, 1 terlik için de sadece 70 TL ödeniyor. Sayın Bakanım, bu şekilde satış yapan eğer herhangi bir mağaza varsa lütfen çalışanlarınıza söyleyin, gidip oradan alsınlar.
Son olarak, e-reçete sistemine eklenmeyen Kürtçe dili, bölgede bulunan hastanelerde hastaların meramlarını anlatmada büyük sıkıntılar yaratmakta ve yanlış teşhislere sebebiyet vermektedir, dolayısıyla hasta ile eczacılar karşı karşıya gelmektedir. Bu sebeple, e-reçete sistemine mutlaka ve mutlaka Kürtçe dili eklenmelidir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum."